HABERLER
23-05-2017 23:59

ABİ, DUBALARI SÖKTÜNÜZ

ABİ, DUBALARI SÖKTÜNÜZ

Düzce Postası gazetesi Metin Köseer’in köşe yazısı

Abi, dubaları söktünüz. Sana ne, sökerim, takarım. Abi, haklısınız, sök abi sök. İstersem kırarım, sana mı soracağım. Hayır abi, bana sorma, sök abi sök.

Biz ne zaman haklıya haklı, haksıza haksız diyeceğiz. Yapana yapma diyeceğiz. Biz ne zaman çevreyi, yapılanları koruyacağız. Hizmeti yapsan bir dert, yapmasan bir dert. İnsanlara karışsan bir dert, karışmasan bir dert.

Bence bu millet ile uğraşılmaz. Biz, insanlar nasıl istiyorsa, nasıl layık görüyorsa, öyle yapalım. Yani layık oldukları gibi davranalım.

Hay Allah… Bu sefer de çevresini, yapılanları koruyanlara karşı ayıp olacak. Hizmete sahip çıkanlara karşı mahcup olacağız.

İki derede bir arada kaldık. Yukarı bıyık, aşağısı sakal misali ortada kaldık. En iyisi biz bildiğimizi okuyalım, biz bildiğimizi yapalım. Bizi sorumsuz olan 3-5 kişi yönetmeyecek.

Arkadaşlar… Çok ama çok kızgınım. Bu millet iyiden iyiye işi götürüyor. Yani, Düzce’nin sahibi benim mantığı güdüyor. Belediye yapıyor, bunlar söküyor. Belediye dikiyor, bunlar kaldırıyor. Belediye düzeltiyor, bunlar bozuyor.

Kafayı yiyeceğim, canım iyiden iyiye sıkılmaya başladı.

Geçenlerde birisi bana bir hikaye anlattı.

Adamın biri suç işlemiş cezaevine girmiş. Tahliye olurken, yatağıma dokunmayın yine geleceğim demiş. Kısa zaman sonra yine gelmiş. Tahliye olacağı gün yine aynı lafı söylemiş. Yatağıma dokunmayın yine geleceğim.

Aradan 1 ay geçiyor, adam yine cezaevine geliyor. Nihayetinde cezası bitmiş, tahliye olacağı gün aynı lafı tekrar etmiş. Yatağıma dokunmayın yine geleceğim.

Aradan 1 ay geçmiş, 6 ay geçmiş adam gelmemiş. Koğuş arkadaşlarından bir tanesi tahliye olmuş. Merak ettiği için bu adamı aramış bulmuş. Arkadaş, geleceğim dedin gelmedin. Ne oldu demiş.

Adam cevap vermiş. Önceden bir kaç tane haylaz vardı. Dersini verip geliyordum.  Şimdi herkes haylaz olmuş. Hangi birini vurup geleyim demiş. (aslında hikaye daha değişik, ben üslubuna göre yazdım)

Şimdi Düzce Belediyesi dubaları elden geçirdi. Bir çok sökülen dubaları betonlayarak yerine dikti. Bazı yerlere de yeni dubalar dikti. Bazı yollara da duba dikerek çift şerit olmasını sağladı. Bazı park edilen yerlere de duba dikerek önlem almaya çalıştı.

Sen misin öyle yapan… Sen misin dubaları sağlamlaştıran, sen misin yolu ortadan bölen, sen misin bizim parkı kaldıran, sen misin diye diye dubaları söktüler.

Amaç ne kardeşim… Arabalarını park edecekler. Bir adım fazla atmayacaklar. Millet park parası ödeyecek, bunlar ödemeyecekler.

Artı son model arabalarını park ediyorlar. Diyorum ya, arabaya 300 milyar verirler. 3 lira park parasının hesabını yaparlar. O 3 lira için güzelim arabayı, dubaları sökerek park etmeye çalışırlar.

Bir de duba söküp arabasını dükkânının dibine sokanlar var. Plastik duba koyan belediye yetkilileri, bu plastik dubaları niye koydular. Adamlar bu plastik dubaların üstüne çıkıyorlar. Arabanın altı vursun vurmasın önemli değil. Onlardan mutlusu yok. Niye mi? Park parası vermedi ya ondan…

Çok garip bir toplumuz değil mi? Bakınız, size bir örnek daha vereyim.  Şakuş köprüsü yanında bulunan saat kulesini bilirsiniz?

Belediye buraya duba koydu. Arabalar park etmesinler diye.. Şimdi son halini gören var mı? Sen misin oraya duba koyan, şimdi dubanın yanına park yapıyorlar. Geniş cadde oldu daracık. Karşıya geçerken tek sıra oluyorsun. Daha önce 5 araba yan yana geçerdi. Şimdi dubalara inat herkes park ediyor.

Dedim ya, hizmet yapsan bir dert, yapmasan bir dert. Hizmeti korumak var, kırıp dökmek var. Abi hangi haylazı vurup geleyim. Yatağımı başkası alsın.

Esenkalın…